Geçen yıllarda katılmış olduğum
bir seminer de dünya görüşünüz ve gelişiminiz için
bulunduğunuz ülkenin size göre en doğusundaki ve en batısındaki ülke insanları ile iletişime geçin, geçin ki sizden daha farklı oluşan gelişen değişen dünyanın farklılıklarını görün büyük fotoğrafın size ne verdiğini hissedin, farkındalıkları anca o zaman görebilirsiniz demişti konuşmacı, bu cümleyi not almıştım. Mesleğim gereği bir çok ülke
insanı ile tanıştım genelde Avrupa kökenliydi tanıştıklarım,ancak içten içe de uzak doğu kültürünü de araştırır merak ederdim.
Naiflikleri,kültürleri, gelenekleri,beslenmeleri, düşünce ve karar mekanizmaları, aile ve kurumsal eğitimleri inançları ile farklıydılar bizden de Avrupalıdan da ...
Naiflikleri,kültürleri, gelenekleri,beslenmeleri, düşünce ve karar mekanizmaları, aile ve kurumsal eğitimleri inançları ile farklıydılar bizden de Avrupalıdan da ...
Japonya'ya gidişim...
Pasaportumu ilk elime aldığımda
aklımdan geçen ülkelerin en başında Japonya gelmişti aslında, gitmek görmek anıları
oluşturmak hatta iş geliştirmek Kapadokya ve İstanbul'da bu ülke insanı ile tanışmıştım aslında ama o günün koşulları üzerinde yaşadığım şehir benim rahat karar vermeme olanak tanımıyordu geriye çekilip dinlenmek sakinleşmek strese sokan herkes ten, işten ve olaylardan uzak durmak gerekirmiş aslında, beynimizde tuttuğumuz her istek ve düşünce, evrende dile benden ne dilersen cümlesini söylermiş, şehirlerin kalabalıklığı stresi beyni karıştıran o kadar saçma sapan konu ile alakadar olurken ne duyar hale gelebildik nede cevap verebilir durumdaydık belkide...
Bu düşüncenin üzerinden uzun süre geçti ama dediğim gibi Japonya'ya gitmeyi çok istemiştim bir kere...
2014 yılında sunulan bir dosyanın kapağı doğru zaman
ve doğru kişileri bekler gibi zaman zaman aralansa da 2018 yılının
başında sonuna kadar açıldı ve projeyi Türkiye ayağında takip etmeye
başladım Tokyo'da ki Enstitü başkanı ile karşılıklı güven ve bilgiye dayalı bir
bağ gelişti teknolojinin de bize sunduğu iletişim özgürlüğü ile bu bağ daha
da güçlendi. Enstitü başkanı Sayın Takamura'nın bir ömür verdiği bu proje
Türkiye'de doğru ellere teslim edildi resmi prosedürler başlatıldı ...
Davet mailleri ile Japonya'yı özellikle Tokyo'yu görmem için güzel bir
fırsat sunuldu . Bilinç altım Japonya'ya gitmeyi yıllar öncesinde istemiş
kabul etmiş ve zamanını beklermiş gibi beni tetikledi.
İzmir - Tokyo toplamda 14
saat uçak yolculuğu tüm Asya'yı kuş bakışından da yukarı da ayaklarınızın
altından akarken görmek hissetmek bu bile hayattaki en güzel deneyim
olabilir diye düşündüm ( uçuş gününüzden 15 gün önce online c-in yapılmasını tavsiye
ederim ben cam kenarı seçtim ) seçtim ki dünya da aslında ne kadar
küçük bir yer kapladığımı hissetmek ve bu evrendeki haddimi bilmek için, bu
yolculuk sadece Japonya'ya gidiş yolculuğu değildi aslında kendi içimde de bu yolculuk yapılmalıydı, Alan, düşünce, inanç ve zaman kavramlarının manevi keşfini
yaşamak deneyimlemek ve hayatıma alabilmekti amacım...
Narita Hava Limanı
Dünyanın en kalabalık ilk beş
hava limanından biridir Narita Hava limanı, ancak sistem o kalabalıklığı
asla hissettirmiyor kontroller son derece saygılı ve düzenli şekilde yapılarak
20 dakika da çıkışınız sağlanıyor...
Kapının arkasında farklı
kültürde 2 dostun beklediğini bilmek .
Narita hava limanından son
bavul kontrolümde yapıldıktan sonra kapı açıldı ve ben Tokyo'daydım iki
ses benim adımı sesleniyordu Berrin Sannnn , Japon kültürü
iletişimde mesafelidir sarılmazlar hatta tokalaşmazlar ... Biz bu
mesafeyi kırmışız kucaklaştık Enstitü Başkanı Sayın Takamura ve
Şirketin Ciosu Sayın Akita, 1.5 saatlik metro yolculuğundan sıcak karşılamanın enerjisi ile güzel sohbetler gelişti ben onlara Türk lokumu sununca metro da işte orada kalplerini iyice kazandım :) Tokyo Shinjuku bölgesinde bulunan Otelime geldik . Resepsiyon da son
derece saygılı temiz güler yüzlü ve işlerine sevgi ile yapan yetkililer hiç bekletmeden işlemlerimi yaptılar ve dinlenmeye odama çıktım aman Allahım ben Japonya'da Tokyo'dayım diyerek güzel bir uykuya daldım .
Apa hotel Tokyo'ya bir daha
gelirsem konaklayacağım yer ...
Tokyo'da ilk gün
Sayın Takamura ve eşi
Tokyo programını bana 2 ay öncesinde göndermişlerdi. Tokyo şehir turu
yapılacaktı ... İstanbul'da ki gibi şehir turlarını düzeleyen acentalar iki katlı araçlarla hizmet vermekte. Tokyo'yu gezmekte en güzel kılavuz, 32 milyon nüfusa sahip olan
şehir de gezmek kolay değil. 3 katlı yollar yüksek gökdelenler tapınaklar ve
2020 Olimpiyat köyü köy değil şehir oluşturmuşlar Olimpiyat organizasyonu
için tasarladıkları 45 katlı gökdelen her katında olimpiyat organizasyonuna yönelik çalışmalar ummalı bir şekilde devam ediyor.
Her gün 6 milyondan fazla
kişinin metro ile ulaşımını tam zamanında ve rahat yapabilmeleri için organize
edilmiş Tokyo istasyonu, tarihi bir dokuyu geliştirerek tüm banliyönün
takibinin yapıldığı yer . 2 dakika ara ile farklı yönlere giden metro ağı
ve dünyanın en hızlı treni Shinkansen,
ilk günü metro ya binmedik
mesai günlerinde oldukça hareketli ve kalabalık olan metrolar özellikle
sabah ve akşam bizleri şaşırtan iletişimlerin yaşandığı yer :) metro istasyon
görevlilerinin bir hizmeti de dolu olan metro ya insanları nazikçe itmek biz
onlara itici ismini koyduk Türkiye'de böyle bir görev düşünemiyorum :
Tokyo Metro İstasyonu |
Shinkansen |
Skytree
Dünya'nın ikinci büyük kulesi
olan Skyree 634 metre misafirler 360 metre ye kadar çıkabiliyor .. Tüm tokyo
ayaklarınızın altında yüksek dediğim tüm gökdelenler maket gibi seyretmek hem
heyecan verici hem ürkütücü geldi. Japon mitlerinde yer alan özel Fuji
dağı tüm heybeti ile görünüyordu .
skytree |
Skytree |
Skytree den Fuji Dağı görüntüsü |
Tokyo merkezde 1958 yılında
açılan kulenin yüksekliği 333 metre Fransa Paris te bulunan Eiffel kulesi baz alınarak yapılan kule kırmızı beyaz uyumu ve ihtişamı ile dikkati
çekmek te eski bir tapınak tepesi olan bölge de güzel bir otel de öğle yemeği
yedik tabiyki Japon mutfağının ve pasifik okyanusunun deniz ürünlerinin
çeşitliliği dikkatimi çekti ..
Tokyo Tower |
Tokyo - Odaiba Özgürlük Anıtı -
Rainbow Köprüsü
Tokyo'nun bu bölgesi
biraz daha turistlik ve sonsuzluk anlaşmasını yansıtan bir bölge Özgürlük
anıtı ABD'nin Japonya'ya 2. dünya savaşında atmış olduğu atom
bombalarının bilinç altında hatırlanması için yapılmış bir anıt gibi hissettirdi
bana, iki yakanın birleşmesine de Rainbow köprüsü sağlıyor 750 metre
uzunluğundaki bu köprü gece ışık düzenlemeleri ile ışıl ışıl dikkati
çekmekte .
Tokyo'da Bulunan Özgürlük Anıtı |
İlk günün akşamında Sayın
Takamura ve değerli eşi beni evlerine davet ederek onurlandırdılar
. Japonlar yazımın başında da dediğim gibi mesafeli insanlardır,sıcaklıklarında
bile olması gereken bir mesafe vardır saygı ve ölçü onlarda en önemli kavramdır
. Evlerine davet ederek mahremlerini açmak beni gerçekten onurlandırdı.
Türkiye'de onlara hediye etmek için kendi ellerimle ve becerimle oluşturduğum
Seramik ayçiçeği tablosu ve tavus kuşu objeli tabağı kendilerine verdim. El sanatı onlar için çok önemli ve değerli bir hediyedir
.
İlk defa bir japon evine girdim
kültür olarak benziyoruz onlarda evlerine girerken ayakkabılarını
çıkartıyorlar. Kendisinin ve annesinin Japon Hat sanatı üzerine çalıştıklarını duyunca
çok etkilendim evin duvarlarında yüz yılı geçkin Japon hat sanatından, kendi ve ailesinin geçmişinden gelen tablolar vardı aile fotoğrafları japonya
tarihinde giyilen kıyafetlerin hala etken olduğunu göstermekteydi . Hediye
etmiş olduğum seramik tabloyu kendi aile hat sanatı tabloların yanına hemen
astılar bu beni çok daha da mutlu etti .
Evleri çok sade ve kullanışlı
olduğu her halinden belli olan bir düzendeydi salonun bir bölümü yerde
Kotatsu adı verilen yer masası vardı masada dikkatimi çeken
yerden 30 cm yükseklikte oluşu ve etrafında kalın bir örtüyle düzenlenmiş
oluşu idi, geleneksel bu masa eski dönemler de evlerde ısınma
sorunu olduğunda yemek yerken sıcaklık ve rahatlık sağlaması amacı
ile yapılırmış evlerinde ısınma sorunu olmamasına rağmen bu masa bir çok japon
evinde kullanılmakta .Salonun diğer tarafında normal masa ve çalışma
bölümü, televizyonda muhteşem yüzyıl dizisi oynadığını görünce şaşrıdım bir
yandan da sevindim o akşam muhteşem yüzyılın oyuncularını sordular ve
konumuz tarihti en sevdiğim konu:) neler mi yedik ? Tabiyki japon
yemekleri
Bayan Takamura San'ın
hazırlamış olduğu özel ev yapımı yemekleri japon tatlısı ve
suşi ( suşiyi dışarıdan alıyorlar )
Japonya’da ikinci gün ve
sonrası …
Japonya ekonomisi dünya
üzerinde en gelişmiş ülkedir, gittiğiniz yer Japonya Tokyo ise
bunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz . teknolojik alt yapının
nasıl geliştiğini insanlara nasıl
yansıtıldığı ve nasıl bir donanım içinde
yaşadıklarını tabi yok olmayan
kültürlerini de buna eklersek ekonominin
kültürün ve teknolojinin gücü başınızı döndürebiliyor.
Gezimin bugünkü programında Akihabara ,Ginza , Harajuku – İmparator Sarayı – Senso ji Temple yer almaktaydı .
Ginza ve Akihabara filmlere konu olan bulvarları caddeleri ve kalabalıklığı ile ünlü lüks mağaza restoran ve alışveriş merkezleri ile Tokyo'da en fazla turistin gezdiği yer olarak bilinir. Yeşil ışıkların yanışıyla bulvardan 3.000 kişinin rahatlıkla geçebildiği söylenmektedir, durup bulvarı seyretmek tam bir kültür şokunu yaşatıyor insana:) rengarenk kıyafetler insanlar ve ışıklar …
İmparatorluk Sarayı
İmparatorluk sarayını gezmeden önce Sayın Takamura beni bir gökdelenin
park katına çıkardı . Sarayı ve bahçesini buradan çok daha net görebilmemizi
sağladı
Tokyo’nun tam merkezinde yer alan
Saray etrafı su ile kaplı eski
Edo kalesidir.
Saray bahçeleri ve ve sadeliği ile
dikkati çekmektedir . Japon İmparatorunun içinde yaşadığı saray yılın belirli
günlerinde halka açılmaktadır .
Halkın ve Turistlerin gezisi sadece
bahçelerinin bir kısmında yapılmaktadır bunun içinde günler öncesinden rezervasyon yaptırılması gerekmektedir.
Senso ji Temple
Tokyo’nun en eski Budist tapınağı olarak bilinir açılışı MS 645’te açılan tapınak 2. Dünya savaşından sonra bağımsızlaşmıştır. Tapınakta en çok dikkatimi çeken kalabalık ve paranın inançlara nasıl yön verdiğidir.
Tapınağa giden yolun sağında ve solunda tapınakla ve sembollerle ilgili satış yapılan küçük dükkanlar ve bu dükkanların insanlarla dolu oluşu her inanç ticaret alt yapısı ile kurulmuştur … muskalar onlarda da var 200 yen ile muskayı alıyorsunuz okuyorsunuz ve tele asıyorsunuz J Budaya saygı için 200 yen atıyorsunuz kuyuya …saygınızı sunuyorsunuz Buda'ya J kalbimi temiz tutacağım dedim ama ne yapalım hemen otomatik olarak beyin günde binlerce ziyaretçisi olan bu tapınağın muskalardan ve saygı kuyusuna atılan paraları üç aşa beş yukarı hesabını yaptı J sıra tütsülenmeye geldi kötü ruhlardan ve enerjiden arınma işin şakası bir yana Budizm bir din değil bir felsefedir aslında kökleri 2500 yıl öncesine dayanan Hintli gerçek insandı 80 yıl yaşamış ve ölürken “Bütün insanlar çürümeye yani ölmeye yazgılıdır,gecikmeksizin kendi kurtuluşunuzu kazanmak için çok çalışın “demiştir . 2500 yıl önce bir çok inanç ve yaşam felsefesinin gelişmediği toplumlardan önce yaşam felsefesini geliştirmek kitlelere bunu ritüelleştirerek miras bırakmak üzerine tapınaklar bu tapınaklarda rahipler yetiştirmek bugüne kadar gelen felsefe yolculuğunda saygısını artırarak yol alabilmesi önemlidir . Japonlar bu felsefe ile kişisel ve toplum kurallarını oluşturmuş ve geliştirmişlerdir öyle dinsiz falan de değillerdir . Japonlar Şintoizm dini ile doğar Budizm felsefesi ile gelişir ve büyürler iki inanç birbirinin içinde harmanlanmış ve alt kollarını geliştirmiştir. Tokyo gezimin dolu dolu 2. gününde hem Japon toplumunun hareketliliğini hemde inanç sistemlerindeki 2500 yıl öncesine fiziksel olarak ta 1500 yıl öncesini hissettirdi ,Buda tapınağı ile tanışma imkanım oldu.
Japonya’da Pazar günü
Japon aile geleneği olarak hafta
da bir araya gelerek aile büyükleri ile zaman geçirme , yemek hazırlama sunma
ve aile büyükleri ile sohbet etme günüdür.
Takamura ailesi bugünü bana ayırarak kendi ailesi ile olan bu programa beni dahil etmişti.
Tokyo körfezinin ortasına gideceğiz dediklerinde herhalde
ben yanlış anladım diye düşündüm misafirliğin vermiş olduğu kabul edişle tamam dedim. Kaldığım otelden
beni alarak şehir merkezi ne yaklaşık 1 saatlik araba yolculuğu yaptık . Tokyo
körfezindeki istiridye yetiştirme çiftliklerini görünce hayretler içinde kaldım
… sonra uzun bir tünelle körfezin altına girdik ve çıktığımız yer insan eliyle
oluşturulmuş ada Umihotaru’ya geldik yüzen park diyorlar. Tokyo'luların
hafta sonlarında aileleri ile gelebilecekleri restoranlar alışveriş merkezleri
çocuk parkları balkonlar ve manzara bölümleri vardı …
Tokyo’nun kırsalı
Umihotaru gezimizden sonra çiçek vadisine gideceğiz dendi . Sakura’ların
ve Nergislerin açmasına zaman var dedim ama Japonya coğrafyası çok değişik bitki ve
çiçeklere sahip ağaçlar farklı hepsi sanki bir elden yapılmış gibi muntazam budanmış
Bambu ormanları yolun kenarında sağlı sollu bizi takip etti . köy evleri eski Japon
mimarisini yansıtıyor hepsi biraz yüksekte, öyle dere yataklarında su
kenarlarında değil bazı özel evlerde tapınak görüntüsü var yol
kenarlarında özel yerler gördüm aile
büyüklerinin mezarları gibi hepsi mermer işçiliği ile özenle yapılmış temiz
ve bakımlı . Gideceğimiz yer bana tam bir sürprizdi aslında vadi den içeri
girdik küçük bir göl etrafında iskele ve dağlar Sakura ağaçlarının zamanı değildi, daha neredeyse bir ayları vardı açmasına ama bu sene
erken açmaya başlamıştı ve ağaçlar pembeleşmiş Sakuralar açmaya başlamıştı ben
şok Japonya benim için biraz da Sakura
demekti yerler de Nergiz’ler açmış dağlarda yol kenarlarında Sakura’lar pembe
açmaya başlamış Japonya beni sevdi dedim ben İzmir’liyim kar bizde çocukluktur,
kar yağmaz İzmir’e nadir yağar ,Tokyo’ya geldiğimin ikinci günü kar yağdı
gezerken yerler tutmadı ama olsun yağdı … Sakura zamanı değil Sakura’ları göremem
dedim Tokyo beni Sakura’ları ile de tanıştırdı
Ben Tokyo’da geçirdiğim bu günleri nasıl unutabilirim J
Biraz da iş konuşalım
Son gün ; Bugün tam gün yoğun
görüşme ve yolculuk
Pazar gecesi uyuyamadım günün güzel geçmesinden midir nedir bilmiyorum. Oysaki toplantı ve
yorucu bir uçak yolculuğu beni bekliyordu
Türkiye ile 6 saat önde gün yaşanmaya başlanıyor Japonya'da,
Türkiye’de herkesin ayakta olduğu saatler Japonya'da gece yarısı oluyor .
Tokyo’ya en azından otelin çevresini yalnız gezmek için sabah 07:30 da
otelden çıktım 3 saat gibi bir zamanım vardı bunu en güzel kendi başıma yürüyüş
yaparak değerlendirebilirdim öylede yaptım bu şehirde gördüklerimi beynime yerleştirdim peki ne gördüm Tokyo'da ??? Bu
şehirde had bilmeyi gördüm kavga eden tartışan insanlar yoktu 32 milyon sessiz
ve alçak sesle konuşuyor yaygara yaparak kendini göstermeye çalışmıyorlardı, temizlik gördüm yere çöp atmadan
da yaşayan insanları gördüm naif insanların temiz koktuklarını ve saygı
kurallarının sonradan değil genetik
alışkanlık olduğunu gördüm , çalışma dinini gördüm Buda’nın son sözleri burada
eylemleşmiş ve Japonya’yı doğurmuş .Bir şehrin vitrini olan taksilerin ve şoförlerin
araçlarına nasıl temiz tuttuklarını ve kendilerine nasıl dikkat ettiklerini
gördüm. Kapalı ve açık tüm alanlarda sigara içilmediğini belirlenen sigara alanlarının dışında her yerde yasak olduğunu
gördüm yerlerde bir tane bile izmarit yoktu. Açıkta inşaat kalıntıları sesleri
bağrışan ustalar yoktu Tokyo her gün gelişiyor yeni binalar yeni inşaatlar
yapılıyor ancak bunlar bir perdenin arkasında tozu sesi ve doğabilecek
tehlikeleri en aza indirerek , sistemi
gördüm araç sayısı dünyada en yüksek olan bu şehirde araçların ve yayaların ışıklara nasıl
uyduğunu gördüm ne camdan bağıran şoför nede araçlara kızan yaya vardı . Japon
insanının kurnazlığı ahlaksızlık olarak algıladığını gördüm akıllı olmanın
erdemini bildiklerini gördüm.iş ahlakı verilen sözlerin nasıl yerine getirildiğini gördüm
Son günde neden iş toplantısı derseniz çalışmamızı zaten öncesinde kanıtlayarak sonuçlandırarak gitmiştim Japonya’ya benimle
tanışmak isteyen yönetim kurul başkanı Sayın Tanaka (91 yaşında ) ve Enstitü Başkanı Sayın Takamura'nın özel daveti ile gittim, hala işinin
başında bilge sözleri ve tecrübesi ile
şirketini ve enstitüsünü yönetmekte kendisine ve tüm yönetim kurulu üyelerine
Mustafa Kemal Atatürk’ün büstlerini hediye olarak götürdüm onlarda saygı ile masalarında Atam’a
yer açtılar ben buraya kimseden izin almadan başım dik ve hür irademle geldiysem Atatürk'ün Türk kadınına sunduğu bireysellik hakları ile geldiğimi söyledim ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder