Birgi ve İzmir'in Abant'ı Gölcük
Hafta sonuna iki gün kaldı .. nefes almayı hak ediyorsunuz . Tatilfikri olarak İzmir'in Abant'ı dediğimiz Gölcük'ü yazmak istedim... Bozdağlar'da bulunan bu şirin yayla, aynı zamanda gölü ile de ünlüdür. Göl, çevresi çam ormanları ile kaplı yaylanın tam ortasındadır. Nefis havası, konaklama tesisleri ile spor kulüplerinin de kamp yeri olarak kullandığı Gölcük tam anlamıyla bir doğa cennetidir. Denizden yüksekliği yaklaşık 1100 metre olan göl tektonik hareketlerle oluşmuştur. Gölün derinliği ortalama 5 metredir. Gölcük'ün İzmir'e uzaklığı 130, Ödemiş'e ise 18 kilometredir. Göl kenarında 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 1934 yılında kalmış olduğu tarihi bina, bugün halen otel olarak kullanılmaktadır. İzmir ve çevresinden gidecekseniz bir gece konaklama içinde uygundur , günübirlik gezinizdede sizi yormadan gününüzü doğada temiz havada fotoğraf tablolarını size sunarak ve organik pazar alışverişinizi de yapmanıza imkan sağlar ..
Gölcük'e bir kaç yerden gitme imkanınız vardır.Alaşehir yolundan da gidebilirsiniz Ödemiş Birgi yolundan da Birgi yolundan giderseniz M.Ö 7. yüzyıldan bügünümüze gelen küçük ama bir o kadarda değerli kasabayı Tarihi Birgi evleri, Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak işletilen ünlü Çakırağa Konağı, Ulu Cami, Mehmet Efendi Medresesi, Sultan Şah Türbesi, Aydınoğlu Mehmet Bey Türbesi, Derviş Ağa Cami, Kara oğlu
Cami ve Çeşmesi ile Bizans döneminden kalma Kuleyi görebilirsiniz
BİRGİ ÇAKIRAĞA KONAĞI
Ege Bölgesi'ne özgü mimari üslubu günümüze kadar korunmuş ender konaklardan birisidir. Konağın inşaatının 1761 yılında Şerif Aliağa tarafından başlatıldığı bilinmektedir. Ancak konağın zengin, renkli ve süslemeli stili, tezyinatının 19. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olduğunu göstermektedir.
Üç katlı, dış sofalı, çift köşk odalı olan konağın zemin kat duvarları taş örgü, orta ve üst kat duvarları ise ahşap çatkı içine dolgu tekniği ile inşa edilmiştir.
Bir iç bahçesi olan konağa geniş ahşap iki ayrı kapıdan girilmektedir. Taş plakalarla kaplı zemin katta, hizmetli, bekçi, misafir kabul yeri, ahır ve samanlık bulunmaktadır. Zemin kattan yukarıya trabzanlı ahşap merdiven ile çıkılmaktadır. Diğer katlara göre alçak tavanlı, kışın kullanılan ara katta, beş oda ve tuvalet bulunmaktadır. Orta kat salonundan yine ahşap, iç merdiven ile yazın kullanılan yüksek tavanlı, üst kata çıkılır. Üst katın planı ara katta olduğu gibi açık sofalı ve uzun dikdörtgen planlıdır. İki sekili, iki çıkmalı, iki köşk odalıdır. Ayrıca eyvan ve taht köşk de mevcuttur. Üst katın tavan ve duvarları, zengin bitki ve meyve motifleri, şehir panoramaları ile süslüdür. Pencereler altta düz, üstte kemerli vitray olmak üzere iki sıra halinde aydınlatmayı sağlamaktadır.
18. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen ve resim stilinden de 19. yüzyılın ilk yarısında tezyinatının yapıldığı anlaşılan konak özellikle ahşap işçiliği ve panoramalarıyla dikkati çekmektedir. Bu süslemeler hiç bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır.
Yakın tarihe (1950) kadar konut olarak kullanılmış olan konak daha sonra Kültür Bakanlığı'na devredilmiştir. 1977 yılında onarımına başlanan konağın çevresindeki bazı evlerin kamulaştırılması ise 1983 yılında gerçekleştirilmiştir. İç düzenleme ve teşhire yönelik çalışmaların tamamlanmasından sonra konak 1995 yılında ziyarete açılmıştır. Ziyarete açık olan bir başka yer de konağın yanıbaşındaki şark evidir
Medrese
Ama Birgi için en önemlisi medresede ders veren hocanın kişiliğidir. İmam-ı Birgivi Mehmet Efendi, 1518 yılında Balıkesirli müderris Ali Efendi’nin oğlu olarak doğmuş, ilk eğitimini aldıktan sonra İstanbul’a gidip Ahizade Mehmet Efendi’nin derslerine başlamıştır. Sonra Abdurrahman Efendi’ye bağlanmış ve ihtisas yaparak bazı ilim medreselerinde bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak devri olan Kanuni Sultan Süleyman zamanında, devrin en büyük üniversitesi sayılan Samaniye Medresesi’ne iyi bir sınav sonucu ile giren Mehmet Efendi, başarılı öğrenciliğin ardından diploma almaya hak kazanmıştı
Bundan sonra medreselerde ders, camilerde halka vaiz ve öğütler veren Mehmet Efendi, Bayramiye şeyhlerinden Adtullah Karamani’nin yanına giderek, tekkeye de girmiştir. Bazı derviş arkadaşlarının kitap ve sünnete uymayan hal ve hareketlerine itirazlarda bulunmuş, her sorunu Kuran-ı Kerim’e ve Hz. Muhammed’in sözlerine (hadislerine) danışarak çözmeye çalışmıştır. Kanuni devrinde, hocası Abdurrahman Efendi vasıtasMedrese
Ama Birgi için en önemlisi medresede ders veren hocanın kişiliğidir. İmam-ı Birgivi Mehmet Efendi, 1518 yılında Balıkesirli müderris Ali Efendi’nin oğlu olarak doğmuş, ilk eğitimini aldıktan sonra İstanbul’a gidip Ahizade Mehmet Efendi’nin derslerine başlamıştır. Sonra Abdurrahman Efendi’ye bağlanmış ve ihtisas yaparak bazı ilim medreselerinde bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak devri olan Kanuni Sultan Süleyman zamanında, devrin en büyük üniversitesi sayılan Samaniye Medresesi’ne iyi bir sınav sonucu ile giren Mehmet Efendi, başarılı öğrenciliğin ardından diploma almaya hak kazanmıştı
Bundan sonra medreselerde ders, camilerde halka vaiz ve öğütler veren Mehmet Efendi, Bayramiye şeyhlerinden Adtullah Karamani’nin yanına giderek, tekkeye de girmiştir. Bazı derviş arkadaşlarının kitap ve sünnete uymayan hal ve hareketlerine itirazlarda bulunmuş, her sorunu Kuran-ı Kerim’e ve Hz. Muhammed’in sözlerine (hadislerine) danışarak çözmeye çalışmıştır. Kanuni devrinde, hocası Abdurrahman Efendi vasıtası ile Edirne’de Kassam-ı Askeri (miras taksim işi ile vazifeli memur) olarak görevlendirilmesiyle aynı zamanda ders okutur, vaazlarında halkı Kur’an ve sünnete tabi olmaya davet edermiş. İstanbul’a dönerken Kassam-ı Askeri iken aldığı parayı, defter kayıtlarına göre geri vermiş ve helalleşmiştir.ı ile Edirne’de Kassam-ı Askeri (miras taksim işi ile vazifeli memur) olarak görevlendirilmesiyle aynı zamanda ders okutur, vaazlarında halkı Kur’an ve sünnete tabi olmaya davet edermiş. İstanbul’a dönerken Kassam-ı Askeri iken aldığı parayı, defter kayıtlarına göre geri vermiş ve helalleşmiş tir.