Tarih ve coğrafya Halfeti’ye cömert davranmış. Yüzyıllardır Fırat’ın suları bereketli topraklar sunmuş halkına. Halfeti ve civarındaki yerleşim ise Asurlara kadar gidiyor ve M.Ö. 9.yüzyıllara dayanıyor. Yunanlılar, Süryaniler, Araplar, Persler, Mısırlılar, Sasaniler, Emeviler, Abbasiler ve 12.yüzyıllarda Romalılar ve sonrası Osmanlı İmparatorluğu egemenliği.
Bugün Birecik baraj ile Fırat’ın suları altında kalan eski Halfeti ve yeni Halfeti olarak ikiye ayrılan ilçe tarihi ve doğal güzellikleri nedeniyle koruma altında ve turizm her geçen gün artmaktadır. Kamu kuruluşları dışında yeni yapılaşma yasaklanmıştır. Eski yapıların görkemli mimarisinde Ermeni taş ustalarının payı var. Halfeti evleri genellikle iki, zaman zaman ara katlarla üç kata ulaşırlar. Eğimli araziye ayak uyduran yapılaşma her evin fırat göl havzasının doyumsuz güzelliklerini seyretmesine ve yaşamasına olanak sağlar. Evlerin zengin detay işçiliği, detayları ve oymalarla kaplı baş odaları Halfeti’ye bir müzekent görünümü vermektedir. Her evde mevcut olan tepe pencereleri konakların aydınlık yüzlerini ortaya çıkaran mimari özelliklerin başında gelmektedir.
Şanlıurfa ve Halfeti Otelleri İçin Tıklayınız
RUMKALE
Tarihte önce Asurlulara hizmet vermiş olan kalenin; İÖ 855 yılında Asur Kralı tarafından ele geçirilen Şitamrah şehri olduğu rivayet ediliyor. Kale ortaçağda Urima adını alırken, Ermenilerce Hromklay, Süryanilerce Kala Rhomata olarak adlandırılmış. 13. yüzyılda Mısırlı’ların, Mercidabık Savaşı’ndan sonra ise Osmanlıların eline geçmiş.
İncil’in burada yazılmış olduğu rivayet ediliyor...Hz. İsa’nın havarilerinden St. Johannes, Roma döneminde Rumkale’ye kayadan oyma bir bölüm yaptırarak burada yaşamaya başlamış ve İncil’in müsveddelerini burada yazmış.
Kaleye dair ilgi çekici bir başka efsane ise şöyle: Rumkale Beyi Aziz Nerses’in yönetimi devredeceği bir Nergis adında bir oğlu varmış. Kalenin su ihtiyacını karşılamak için kalenin altında bulunan kuyuya sıkça inen Nergis, her seferinde sudaki aksinde kendini seyredermiş. Nergis, her geçen gün kendini biraz daha beğenerek izler olmuş kuyunun suyunda. Bir gün, sudaki aksini daha iyi görebilmek için kuyunun üzerine iyice eğilmiş, dengesini kaybederek önce kuyunun dibine sonrada Fırat’ın soğuk sularına yuvarlanarak boğulmuş. Efsaneye göre gencin boğulduğu yerde çok güzel bir çiçek açmış. Çiçeğin adına da ‘Nergis’ denilmiş.
Karagül ve Halfeti
Gül birçok rengiyle bilinir!.. Her rengi de ayrı güzeldir!.. En çok bilinenleri kırmızı ve pembe güldür!..Peki, hiç kara gül gördünüz mü?
Genellikle gonca halindeyken siyah renkte olan, açtıktan sonra rengi koyu kırmızıya dönüşen kara gül, Türkiye’de sadece Şanlıurfa Halfeti’de yetişiyor. Fırat’ın suyu ve yörenin toprağı dışında rengini koruyamayan kara gül, aynı bölgede bazen açtıktan sonra da siyah kalabiliyor. Yazının devamı için Tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder